11 Haziran 2009 Perşembe

batililarin anlayamadigi

Batılıların anlayamadığı


Washington Post Gazetesi “Türkiye’ye yazık olacak!” diye bir yazı yayınlamış.

AKP liberal politikalardan uzaklaştığı ve Doğu’ya yelken açtığı için Avrupa Birliği idealinden ve Amerika’dan giderek kopuyormuş.

Şöyle demiş gazete:

“Türkiye bu tavırlarıyla sadece Avrupa’dan değil, ABD’den de uzaklaşıyor. Eğer Erdoğan’ın AKP’si liberalizm karşıtlığına hizmet etmeye devam eder, dış politikasında dini esas almakta ısrar ederse artık ‘özel’ olmayacak. Dahası Türkiye’ye yazık olacak.”

Bunu okuyunca acı acı gülmeyelim de ne yapalım.

“Günaydın” mı diyelim?

Ya da argo bir deyimle jetonun neden bu kadar geç düştüğünü mü soralım?

Ya da her şeyin üstüne bir bardak soğuk su mu içelim.

H H H

Batılılar Türkiye’yi hiçbir zaman anlayamadılar.

Tercümanları aracılığıyla ülkenin kanunlarını, hükümet kararlarını incelediler ama halkın ruhunu, toplumdaki dönüşümü hiçbir zaman kavrayamadılar.

Çünkü bir ülkenin ruhunu anlamak zor iştir. Öyle kanun çevirisiyle falan olmaz.

Kalbinizde bir takım titreşimlerle, belki tarif bile edilemeyecek ortak duygularla olur.

Ama ne yazık ki yıllardır Avrupa Konseyi’nde, UNESCO’da ya da Avrupa basınında karşılaştığımız kişiler, Türkiye’yi bizden daha iyi anladıkları sanısına kapıldılar.

Kafalarına çok basit, çocukça klişeler yerleştirildi.

Karmaşık Türkiye’yi şöyle basit analizlere teslim ettiler:

Türkiye bir gelenekçi İslam toplumudur.

Eeee?

1920’lerde Kemal adlı sarışın bir asker gelmiş, milletin dinini elinden alıp bir baskı rejimi kurmuştur.

Bravo!

Laiklik faşist yöntemlerle sürdürülmüştür.

AKP hükümeti bu ikileme son verip halkı arzu ettiği rejime götürmektedir. Bir yandan da Batıyla ilişkilere değer veren, reformcu, liberal bir hükümettir.

Bu yüzden sonuna kadar desteklenmelidir.

E vallahi harika. İnsan bu kadar mı zeki olur!

Aksini söyleyenlere de cevap hazırdır: “Bu hükümet kaç senedir iş başında. Hiç şeriat yasası çıkardılar mı? Ha, söyleyin bakalım, çıkardılar mı?”

Böylece her şeyi bilen allame Batılılar, ancak yarım saat kafa yordukları, oysa sizin hayatınızın tamamını kapsayan ülkeniz hakkında sizden daha çok şey bildiklerine inanırlar.

Bir ülkenin davranış biçimlerine, şarkılarına, diline, jestlerine sinen ruhunun o dile söze gelmez kıvrımlarını bilemedikleri için de koyu bir cehalet içinde kalırlar.

Onlara şu örneği veririm:

“Bakın Türkçede kalp anlamına gelen üç kelime vardır: Kalp, gönül ve yürek. Bunlarını üçünü de tek kelimeyle çevirirsiniz. Ama bilir misiniz ki bizde kalpsiz kelimesi zalim anlamına gelir. Yüreksiz dediğinizde korkak, gönülsüz dediğinizde de isteksiz demiş olursunuz. Bu ayrımları bildiğiniz an sizinle Türkiye konuşabiliriz, yoksa lütfen susun.”
***


İnanın bu hem kel hem fodul Batılılardan çok çektim.

AKP konusu açıldığında, Descartes geleneğinden gelen o soğukkanlı analitik beyinler gidiyor, yerini öfkeli, körleşmiş, fanatikler alıyordu.

Bunun sebebi ne olabilir diye çok düşündüm.

Acaba bize “Siz zaten busunuz. Batılılık falan neyinize sizin. Niye Araplardan farklıyız iddiasında bulunuyorsunuz. Hepiniz birsiniz, haddinizi bilin!” mi demek istiyorlar.

“Seküler elit” diyerek hem nefret ettikleri hem de küçümsedikleri normal Türk halkı, yani analarımız babalarımız, kardeşlerimiz niçin hoşlarına gitmiyor?

Bu ülkenin Müslümanlığı niçin bunlara yetmiyor da ille Araplaşmasını istiyorlar?

Cehaletlerinden mi, kötü niyetlerinden mi?



zülfü LİVANELİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BURCU SOYSEV- yazımı kışa çevirdin