10 Haziran 2009 Çarşamba

yasamin kiyisinda-fatih AKIN

Duvara Karşı gibi muhteşem bir filmin ardından, bir önce ki eseri aşma çabası,her sanat adamı gibi Fatih Akın'ın da yakasına yapıştı.Bu nedenle ‘yaşamın kıyısında’ filmine bu açıdan yaklaşmak lazım.'Temmuz'da' ve 'Solino'da gibi filmlerde sınırlı bir alanda dolaştığından konusal bütünlük ve inandırıcılık vardı.Bu filminde ise fazla sayıda parçalara ayrılma sözkonusu, ordan burdan her konudan azbuçuk bahsedeyim derken, film bayağı dağılmış. Türkiye'deki özgürlük anlayışı,bir mayıs kutlamaları, polislerin davranış biçimi, Avrupa Birliği, aynı meselelerin Almanya'daki karşılığı Türk siyasi göçmenleri, örgüt içi kavgalar vs., hepsine birden göz atma isteği, filmi derinlikten ziyade sığlıklara itiyor. Bu kadar fazla sayıda konuya el atma çabası çok az filmde rastlanılagelen bir durumdur.Bu durum doğal olarak çok hızlı geçişlere neden olmuş.

Ayten'le Lotte'nin çok çabuk gelişen ve daha ilk gecede bir barda süregelen lezbiyen ilişkisi de, inandırıcılığı zorluyor(yoksa ben de mi kuşak çatışması yaşıyorum).Bir de Lotte'nin annesiyle kavga ettiği sahnede, 'Fuck the European Union' (Si.. Avrupa Birliğinizi) derken, şöyle bir saçmalık sözkonusu: aklıselim hiçbir kimse,daha bir gece önce kendisini misafir eden evin sahibine bu denli agresif ve kırıcı davranmaz.Hele farklı bir ülke vatandaşıysa hiç yapmaması gerekir.

Alman kültürüyle özdeşleşmiş olan ve durumdan gayet memnun gözüken Nejat'ın, her şeyi boş verip Türkiye'ye dönerek Beyoğlu'nda kitabevi açması da çok zorlama ve gerçeklikten ziyade yönetmenin idealist bir yaklaşımının sonucu olsa gerek.Bayram namazından önce ezan okunması da yeni bir dini açılıma veya krize neden olabilir,zira bayram namazlarından önce ezan okunmaz.

Parçalara ayrılmış öyküleri başlıklar halinde sunmak da lars von trier tarzı ve hoş,ama öykünün finalini başlıkta belirtmek heyecan kaybına neden olabilir,Lotte’nin ölümü dediğinde seyirci 20 dk.sonra Lotte’nin öleceğini bilerek izliyor.

Sonra 1 mayıs kutlamaları resmi ideolojinin TV de verdiği örneklerin üzerine geçememiş,Ayten karekteri ve örgütsel ilişkileri anlatan diyaloglar yüzeysel ve realiteden uzak kalmış.

Bütün bunların dışında Patrycia Ziolkowska, Lotte karekteriyle inanılmaz doğal ve gerçekçi.Tuncel Kurtiz bütün argo muhabbetlerine rağmen dört beşlik bi oyun sergiliyor.Nursel Köse de kısa rolüne rağmen filmin en iyisi bence:otobüste Türk hemşehrilerinden fırça yerken, evde Nejat'la olan diyaloğunda çok başarılı. Baki Davrak da, soğukkanlı ve cool duruşuyla, filme pozitif bir katkı sağlıyor.Yanılmıyorsam Kutluğ Ataman’ın yıllar önce çektiği lola ve bilikid filminde canlandırdığı eşcinsel rolden beri piyasalarda gözükmüyordu.Fasbinder filmlerinden tanıdığımız yaşlı teyzemiz ise filmin en akılda kalacak sahnelerine imza atıyor.Özellikle oteldeki emotional orgazm sahnesi unutulmaz.

Fatih Akın Duvara Karşı filminde;iki toplum arasında sıkışan kişiliklerden ve kuşak çatışmasından sıyrılarak evrenselliğe uzanıyordu.Bu film de ise yine iki toplum arasında geziniyor,hatta birkaç tur atıyor, duraklar arası ring yapıyor,ama evrenselliğe ulaşıyor mu bilemiyorum.Uzun lafın telgrafı;fatih,kendi temel gövdesi üzerine biraz zeki demirkubuz,biraz da yavuz turgul ilave edeyim derken fazla dallanmış.Dallardan ana gövde farkedilemez olmuş.


Celebushka

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BURCU SOYSEV- yazımı kışa çevirdin